Açilis konusmasindan sonra “Post - Modernizm ve Sosyokültürel Yansimalari” temali konferansa geçildi. Yaklasik bir buçuk saat süren konferansta Doç. Dr. Ismet Emre asagidaki görüslere yer verdi.
“Bati yüzlerce yil özellikle de ortaçag boyunca tanrinin merkezi konuma sahip oldugu bir dönem yasadi. Fakat zaman içinde bilimsel kesiflerin yayilmasiyla birlikte kutsal kitaplari ile bilim arasinda bazi tezatlar oldugu ortaya çikmaya basladi. Bunun üzerine su tartisma zuhur etti. Tanrinin sözü mü (Incil) önemli yoksa eylemi mi (doga ve yasalari)? Bu tartisma da tanrinin eyleminin yani doganin ve doga kanunlarinin daha önemli oldugu sonucuna varildi. Zira tanrinin sözü degistirilmis olabilirdi, oysa doga kanunlarini degistirmek mümkün degildi. O halde yapilmasi gereken sey doga kanunlarini ögrenmeye çalismak ve dogaya yani dogal olana uymakti.
Dolayisiyla bu süreçte tanri merkezli bir yaklasimdan insan merkezli bir yaklasima geçildi. Bu, ayni zamanda Eflatun’un tanri merkezli yaklasimindan Aristo’nun bes duyuyu esas alan duyumcu dünya görüsüne geçisti. Ya da metafizikten fizige, idealizmden realizme, ruhçu yaklasimdan akilci yaklasima geçis. Iste ortaya çikan bu dönem modern dönem olarak adlandirildi.
Peki modernizm derde deva oldu mu? Yasananlar bu sorunun cevabinin hayir oldugunu gösterdi. Modernizmin tanimlayici (ben ve öteki, modern ve modern olmayan) ilerlemeci, tek tipçi, aydinlanmaci ve tüm askin degerleri yadsiyan seküler yapisi insanligi yeni bir çikmazin önüne getirdi. Modernizm adeta ayrik otlarindan arinmis bir dünya istiyordu (Kirçil bir dünyayi kirçil olmayan bir dille anlama çabasi). Modernizmin aydinlanmaci yaklasimi o kadar abartildi ki mahremiyet ortadan kalkti. Insanlar adeta karanlik yer arar hale geldiler. Modernizm tüm sehirleri isiklarla donatarak insanin göge bakmasini engellemeye kalkti.
Modernizmin de çare olmadigini anlayan insanligin yeni arayislari post-modernizmi ortaya çikardi. Modern öncesi dönem tamamen tanri merkezliydi, modern dönem insan merkezli, post-modern dönem ise merkezsiz ya da belirsizlik merkezliydi.
Post modern süreç insanlara bir rahatlama sagladi. Zira post-modernizm çok kültürlülüge açikti. Farkliliklari kabul ediyordu. Amerika da Obama, Türkiye’de Tayyip Erdogan iktidar oluyorsa, Kürt sorunu bu kadar rahatlikla tartisilabiliyorsa bu post modernizmin getirdigi bir seydi. Bu dönem renkli ve çogulcu toplumlarin daha çok avantaj saglayacagi, gelisecegi ve zenginlesecegi bir dönem olacak. Zira nasil ki pre-modern dönemin en önemli zenginlik kaynagi tarim, modern dönemin ki sanayi ise post modern dönemin en önemli zenginlik araci ise bilgi, yorum ve yaraticiliktir. Yaraticilik ise çok kültürlü toplumlarda daha çok gelisen bir seydir.”
Konferans sorularin cevaplanmasi ve katkilarin alinmasiyla son buldu. Doç. Dr. Ismet Emre’ye günün anisina bir plaket verildi ve kayisi hediye edildi. Kültür Kusagi Konferanslar dizisinin on birinci hafta konusmacisinin Prof. Dr. Atilla YAYLA oldugu ve bu konferansin önümüzdeki hafta ayni salonda ayni saatte ve ayni Formatla gerçeklestirilecegi bildirildi.