BILSAM tarafindan düzenlenen “Geleneksel Kültür Kusagi Konferanslar Dizisi” nin bu haftaki konugu”Türkiye’de Siyasetin Dönüsümü ve Demokratiklesme” konusuyla Prof.Dr.Bekir Berat ÖZIPEK idi. Malatya Il Özel Idare Salonu’nda düzenlenen konferans yogun bir katilimla gerçeklesti .
Türkiye’nin çok partili hayata 1951’de dönüsünün 1908’den beri demokrasiye geçmek için verilen bir mücadele olarak okunmasi gerektigini, bu mücadelenin hala devam ettigini çünkü çok partili hayata döndügümüzde otomatik olarak demokrasiye geçmis olmadigimizi ifade ederek yakin tarihimizle ilgili bilgiler verdikten sonra Prof.Dr. B.Berat ÖZIPEK sözlerine söyle devam etti:
Demokratiklesme süreci halihazirda tamamlanmis degildir. Türkiye’nin demokrasiyle oligarsi arasinda bir yerde oldugunu hatta bazilari ülkenin demokratik görünümlü bir oligarsiye dayandigi görüsündedirler.
1950’den sonra üç büyük dönem vardir:Menderes,Özal ve Ak Parti Dönemleri Türkiye’nin demokratiklesmesi için önemli dalgalardir.Bu Demokratiklesme dalgalarinin her biri karsi dalgayi/darbeleri beraberinde getirmistir.
1913-2013 arasi yüzyillik bir süreçteki siyasi ayrismanin temelini sosyo ekonomik boyuttaki ayrismada aramak lazim.Dünyadaki tüm toplumlar sinifli toplumlardir.Türkiye’de de 1913-2013 tarihleri arasinda sosyal yapi/piramitin üst kismini asker/sivil bürokrasi,devletçi sermaye ve esraf piramidin alt kismini ise esnaf,köylü,isçi,issiz vb.seklinde biçimlenmistir. Türkiye’de demokratiklesme hareketleriyle asilmaya çalisilan aslinda kastvari bu sistemdir.Fakat darbelerle bu iki sinif arasindaki ayrisma daha da saglamlastirilmistir.Sosyal yapinin üst kismini olusturan kesimle taban kismini olusturan kesim arasindaki bariyerler darbelerle saglamlastirimis ve sistem korunmaya çalisilmistir.
1913-2013 arsi süreçteTürkiye’de çatisan iki siyasi çizgi vardir.Birincisi Ittihat ve Terakki Cemiyeti’nden CHP’ye uzanan çizgi; ikincisi ise Hürriyet ve itilaf /Ahrar firkasiyla baslayip süreç içerisinde en son Adalet ve Kalkinma Partisinde somutlasan çizgidir.Bu iki siyasi çizgi aslinda iki sosyal yapiyi temsil etmektedir.Türkiye’de yaklasik yüz yildir siyasi kavgalar iki sinifin ya da iki yasam tarzinin kavgasi olarak devam etmektedir.Sosyal siniflar söz konusu olunca da uzlasma mümkün olmamaktadir.Türkiye’nin siyasetinde bireysel belirleyiciliklerin ötesinde siyasi çizgilerin belirleyicilikleri daha baskindir, önemlidir.Kisiler degisse bile siyasi yapilar/çizgiler degismemektedir.Fakat bizim siyasetle ilgili öngörülerde bulunabilmemiz için yapisal degisikliklerle ilgilenmemiz gerekmektedir.Iki siyasi çizginin çatisma alanlari sunlardir:Atanmislar seçilmisler,seçkinlr siradan vatandaslarla,bürokratlar siyasetçilerle çatismaktadir.Türkiye’de bürokratik vesayet sisteminde seçilmislerin kendilerini gösterebilecekleri tek yer parlamentodur.Oligarsi medyasi sürekli seçilmisleri asagilamaya ,itibarsizlastirmaya ve onlarin iradesini yok etmeye ya da seçkinlerle vatandaslarin arasindaki farklari göstermeye çalisir. Oylarin siniflara göre üstünlügü ya da asagiligi diye bir sey sözkonusu degildir. Kimsenin oyu bir digerinden üstün ya da asagi degildir. Her kisi menfaatleri dogrultusunda belirleyiciligini kullanir. Türkiye’de egitim düzeyi arttikça siyasi önyargi daha da keskinlesmektedir. Fakat toplumda egitimle bozulmamis bir sagduyu vardir ki bu da ümit vericidir.
Iki siyasi çizgi arasindaki çatismanin yansimalari: kürt sorunu, Alevi sorunu, din ve vicdan özgürlügü,sivillesme,azinliklar sorunu,sivil anayasa,derin devletin tasfiyesi sorunu,yarginin yeniden yapilandirilmasi… olarak ortaya çikmaktadir. Derin devleti tasfiye etmeye girisme çabasi basli basina çok önemli bir davranistir.
2000’li yillarda yasadigimiz siyasi ayrismalar demokrasi üzerinden gerçeklesti. Artik insanlar sadece sagci ya da sadece solcu degildi. Her kesim kendi içerisinde demokrasi üzerinden daha sahici bir ayrisma yasadi Insanlar demokratiklesme üzerinden siyasi olarak ayrildi.
Sivil koalisyon çok önemli çünkü sorunlarin çözümünü sadece iktidara yüklemek dogru degil.2007 muhtirasina AK Parti iktidarinin verdigi cevabin arkasindaki sivil koalisyonunun destegini unutmamak lazim. Türkiye tarihinde iktidari destekleyen sivil unsurlarla birlikte demokratiklesme çabalarinin önüne konan engeller asilmaya baslandi.
Demokrasi paketi ve anayasa çalismalari anadilde egitim, basörtüsüyle meclise giren vekiller ve Basbakan’in ögrenci evleriyle ilgili degerlendirmeleriyle ilgili sorulan sorulari Prof.Dr. B.Berat ÖZIPEK su sekilde cevaplandirdi: Demokrasi bir paketin çikarilmasiyla olacak bir sey degildir.Mücadele neticesinde elde edilecektir.Herhangi bir insan için önemli olan bir hakki küçümseme hakkimiz yok.
Resmi dogrularin perdesini aralayarak bazi seylerin farkli oldugunu gördük. Halk olarak ilk defa defansta degiliz. Ilk defa kendi sosyal sözlesmemizi kendi anayasamizi yapiyoruz.
Anadilde egitim haklarinin iadesini konusurken entelektüel, moral ve söylem üstünlügünü elimizde bulunduruyoruz.
Safak Pavey üstenci bir dille hiç sevmedigi bir varliga tahammül ederek konustu.
Türkiye’de egemenlik iliskilerinin degistigini görüyoruz. Güç iliskilerinin degismesinin temelinde özgürlük söyleminin üstünlügü vardir.
Devletin araçsal bir deger olmasi gerekir. Devlet bizim hizmetçimiz olacak. Türkiye’deki devlet telakkisi degismelidir. Devlet memuru kamunun hizmetçisidir. Devletin ideolojik tarafsizliginin gerçeklestirilmesi gerekmektedir. Sorunlar devletin ideolojisinin anti demokratik taraflarinin çikarilmasiyla degil devletin tamamen ideolojik bir tarafsizliga sahip olmasiyla çözülür.
Türkiye’de adaletin yaninda olursak, ortalama insanin sagduyusuna güvenirsek sorunlari çözebiliriz.
1950’den beri içinde bulundugumuz demokratik sürecin devam edebilmesi bizim asagidan yukariya güçlü bir sekilde denetlememize baglidir.
AK Parti’nin on senelik Iktidarinda her kesimin özgürlügünün genisledigini düsünüyorum. Fakat korkulari deprestiren bir dil yerine güven verici bir dil kullanmamiz lazim. Alternatif yasam biçimlerinin yok edilmemesi gerekmektedir. Ötekine yasayabilecegi bir alan birakmak önemlidir. Trend bireysel haklarin verilmesidir. Bireysel haklar verildikçe normallesiyoruz. Devletin belli bir ahlak anlayisini empoze etmemesi lazim.
Konferans Prof. Dr. Bekir Berat Özipek'in katilimcilarin sorularini cevaplandirmasiyla son buldu. Özipek'e günün anisina plaket ve kayisi takdim edildi. Ayrica bir sonraki hafta 16 Kasim Cumartesi günü Türkiye Ekonomisi ve Yeni Egilimler konusu ile Ekonomist Dr. Cemil Ertem'in konuk olacagi bildirildi.