BİLSAM Logo
Haberler Yeni Bir Toplum Yeni Bir Dil

Yeni Bir Toplum Yeni Bir Dil

Il Genel Meclisi salonunda gerçeklestirilen konferansin açilis konusmasi BILSAM Yönetim Kurulu Üyesi Enver Aydin Acar tarafindan yapildi.
Yeni Bir Toplum Yeni Bir Dil
Eklenme Tarihi : 11.09.2011
Okunma : 54


Acar açilis konusmasinda; Türkiye gerçekte simdiye kadar neyi konusabildi? Hangi gerçek sorunu konusabildi, tartisabildi ve çözümler sunabildi? Kurucu zihniyetin, kurucu gücün olusturdugu yapay sorunlarla hep bogustuk durduk. Hem de biteviye, enerjimizi tükete tükete. Ama hayat direniyordu. Direndikçe konusuyordu. Yer yer konusmustu daha önce, bir agaç gibi hür, bir orman gibi kardesçe… Artik kutsal örtüyü kaldirip kanatlanma vaktidir. Artik kendi sorunlarimizi insaniyet mektebinin penceresinden bakarak konusma vaktidir. Gün ‘Benim hayatim bu millete feda olsun; ama korkum torunlarimin beni utandirmasidir’ diyen yigitleri, âlimleri utandirmama günüdür. Gün onlari selamlama günüdür, milletle bitmeyen bu kavganin bitirilme zamani simdidir. Artik yeni bir topluma ihtiyaç var. Günesin herkese ayni isigi ve isiyi ulastirmasi gibi. Herkesin hakkini gördügü savundugu bir topluma, bunun için örülmüs bir dile ihtiyaç var, dedi.

Daha sonra Doç.Dr.Ferhat KENTEL’in “Yeni Bir Toplum, Yeni Bir Dil” konulu konferansina geçildi.

Doç.Dr.Ferhat Kentel ; Osmanli Imparatorlugu’nun çöküs dönemiyle birlikte, Türkiye’de “çagdaslasma” adi verilen ve “Bati”nin model olarak alindigi modernlesme süreci farkli toplumsal gerimler üretti. Bu gerilimde yukaridan asagiya empoze edilen toplumsal mühendislik yöntemleri temel bir rol oynadi. Modernlesmeci seçkinlerin zihniyetinin yönlendirdigi Türk ulus-devleti, kendi mesruiyetini “ötekiler” üzerinden kurdu. Bu modernlestirme projesi kendi çagdasligini kabul ettirmek ve “yeni bir vatandas”, “yeni bir toplum”, “yeni bir insan” yaratmak üzere, Anadolu topraklarinda yasamakta olan insanlarin sahip oldugu kültürel özellikleri, kodlari unutturmak ve marjinallestirmek için büyük çaba harcadi. dedi.

           Kentel konusmasina söyle devam etti; “Türk siyasi tarihinin serancaminda, kurucu felsefenin “disarlikli” olarak kabul ettigi gruplar/“mahserin dört atlisi”; (kürt, alevi, Müslüman-muhafazakar kesim ve gayri Müslimler) ne yasadiklari trajediyi resmi ideolojinin modernist dilinin fevkine tahvil edip birbirlerine anlatabildiler ne de birbirlerini anlayabildiler. Türk siyasi tarihi incelendiginde ya bütün bu unsurlarin birbirlerinin dertlerine ne kadar bigane kaldiklari ya da devletle konjonktürel bir yakinlasma çerçevesinde kendi “tekinsiz” kimlikleri ile yasamis olduklari “öteki”lik haletinden kurtulmanin verdigi haz ile diger “öteki”lere karsi ne kertede keskin olabildiklerinin numuneleriyle karsilasiriz. Ilk bakista bir demokrat için çok anlamsiz gelen Türkiye’deki bu sürecin aslinda temelde çok anlasilir bir nedeni vardir; çünkü aslinda hepimiz modernist milliyetçi zihniyetin Kemalist dili ile düsünüyor ve konusuyoruz”.

          Öyle ki, muhabbet dili modernist milliyetçi dilin merkezci ve teklestirici dünyasi karsisinda yerlinin alabildigine insana, yasama dokunan sicakligi ve sahiciligi ile “öteki” ya da “baska”nin kendisi için varolussal bir zorunluluk oldugu bilincinde “baskasina cennet” diyen bir öncelemeyi özgürlesmesinin imkâni kabul eder. Daha dogru ifadeyle diyalojik temrinlerin neticesinde “öteki” ile hasbihal içinde olma durumu, farkliya kapilarini sonuna kadar açan bir diyalog ile mümkündür; zira dil ve gerçeklik birbirini karsilikli olarak aydinlatirlar


Bizimle sosyal ağlarda bağlantı kurun!